13 Aralık’ta İstanbul-Balat’ta doğdu. Pertevniyal Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’nü bitirdi. Üniversite yıllarında Studio Oyuncuları’nda Şahika Tekand yürütücülüğünde oyunculuk ve sanat eğitimi aldı. 2012 yılında Kemal Kocatürk’ün kurmuş olduğu Tiyatro Kumpanyası’nda çalışmaya başlamış, farklı yetişkin ve çocuk oyunlarında yer almıştır.
Minik Barış ve kardeşi günden güne büyüyor. Peki ya günler nasıl büyüyor? Azalıyor mu? Çoğalıyor mu? Dün, bugün, yarın, geçmiş, şimdi, gelecek... Hepsi Barış’ın oyuncak dolabında. Aslında hepimiz gibi onlar da Zaman Anne’nin kollarında.
Cemile'nin arkadaşları misafirliğe geliyor. Hep birlikte oyun oynamaları gerekiyor, ama... Cemile oyuncaklarını paylaşmak istemiyor.
Ay! Aman Tombiş sessiz ol. Kimselere söyleme. Zaten çişini altına yaptı ve çok utanıyor Cemile. Baksana ağlıyor şu ağacın dibinde.
Baharın gelişi, nehir kıyısında yaşayan dostlarımız Su Sıçanı’nı ve Köstebek’i çok mutlu etmişti. Ama savurgan Kara Kurbağası’nın başlarına nasıl çoraplar öreceğinden habersizdiler. Bu öyküde bizim kafadarların sürükleyici bir macerasına şahit olacaksınız.
Grimm kardeşlerin çok sevdiğiniz Rapunzel masalını bir de bizden dinleyin. Bu masalda herkes birbirine söz veriyor. İş söz vermekle kalsa iyi... Bir de o sözü tutmak gerekiyor. Ailesinin tutmadığı sözler yüzünden başı dertte olan yardımsever Rapunzel’in yolu talih kuşu Umay’la kesişiyor.
Gerda ve Kay iki yakın arkadaştırlar. Günün birinde Kay ortadan kaybolunca Gerda onun izini sürer ve tüm oklar bir kişiyi göstermektedir : Çocukları uyutup kaçıran, ismi masallara konu olmuş Karlar Kraliçesi.
Savaş’ın soğuk yüzü dostumuz Özgür’ün peşini bir türlü bırakmıyor. Ama barış dolu bir rüyanın sıcaklığı herkesin yüreğine umut tohumları ekiyor. Özgür’ün Rüyası, hepimize savaşa hayır demenin yollarını bir kez daha hatırlatıyor.
Kardan adam olur da kardan çocuk olmaz mı hiç?
Güzeller güzeli Kar tanesi, kardan olsa da hikayesiyle hepimizin yüreklerini ısıtıyor.
Yaşadıkları yerde rahatı bulamayan bir eşek, bir köpek, bir kedi ve bir horoz el ele verip Bremen'e doğru yola çıkıyorlar. Hikaye bu ya, haydutlarla yaşadıkları tehlikeli bir macera onları hayalini kurdukları yaşantıya kavuşturuyor.
Çirkin ördek yavrusu talihsizdi çünkü farklı olmayı kusur sayanların arasında doğdu. Çirkin ördek yavrusu ne yapsın, düştü yollara, kendi gibi çirkinlerin yaşadığı yeri bulmaya.
Bencil Dev Kermes, sahip olduğu güzellikleri paylaşmak istemiyordu. Baharın güzelliklerini yalnızca kendi yaşamak istiyordu. Öyle ki bahçesini en az onun kadar seven çocukları korkuttu ve bahçesinden kovdu. Hiç bitmeyecek kışın soğuğu böylece başlamış oldu.
Ey Ahali! Duyduk duymadık demeyin. Bugün ormanda yarışımız var. Bir köşede ormanın en hızlısı Tavşan. Diğer köşedeyse sakin, ağır, kendinden emin Kaplumbağa. O halde yarış başlasın herkes hazırsa!
Baş döndüren bir hortum Dorothy ve dostu Toto'yu hiç bilmedikleri uzak bir diyara sürüklemiştir. Evlerine dönmenin tek yolu Oz büyücüsüne ulaşmaktır. Yolda karşılaştıkları, beyinsiz Korkuluk, kalpsiz Teneke ve korkak Aslan'la maceralara atılırken hepsinin aklında tek bir soru vardır: Oz Büyücüsü Nerede?
Gökyüzünde kükreyen aslanlar, Korkusuz Korkuluk Cesur ve kuşlar, hepsi Ubu adasındaki yaşlı Pulu'nun tarlasındalar. Yağmurun gizemli yolculuğunu bilge baykuş Puhu'dan dinliyor ve adayı tekrar eski yeşil günlerine kavuşturmak için Korkusuz korkuluk Cesur ve tüm kuşlar el ele veriyorlar.
Bolluk içinde rahat bir yaşam sürmeyi kim istemez? Kahramanımız yoksul köylü de yoksulluktan kurtulup rahat bir yaşama kavuşmayı çok istiyordu. Köylünün kümesinde yaşayan tavuk onun bu haline üzülüp altından bir yumurta yumurtlayınca olanlar oldu.
Şiddet şiddeti doğurur, öfke öfkeyi... Ama akıl hepsinin üstesinden gelir. Bakalım bizim boğalar, matadorun kurnazlıklarının üstesinden nasıl gelecek? Bileklerine mi güvenecekler yoksa akıllarının gücüne mi?
Hepiniz bilirsiniz, Nasreddin Hoca hazırcevaptır, şakacıdır, yardımseverdir, zekidir, bilgilidir. Peki sizce bilmedikleri var mıdır? Karşısına çıkan üç adamın sorduğu zor sorulara hazır mıdır?
Okumayı, öğrenmeyi, bildikçe güçlenmeyi çok seven Sindirella, annesi ölünce okulu bırakmak zorunda kalır. Sabahtan akşama dek babası ve abilerinin işleriyle uğraşır. Ancak Sindirella’yı bekleyen yalnızca kirli bulaşıklar değildir. Şifacı Yaşlı Kadın’la yolları kesişince Sindirella’nın önünde yepyeni bir geleceğin kapıları aralanır.
Bir çıkrık ki her derde deva. Evrilip çevrildikçe istekleri yerine getirir, tüm açları doyurur, yoksullar giydirir. Ama açgözlü, hileci bir insana rastlarsa ne söz dinler ne emir, kötülerin başına bin bir derttir.
Kahramanımız Alaaddin, Yasemin’e aşık oluyor, Yasemin için maceradan maceraya koşuyor. Bu yolda kötü kalpli Cafer ile mücadele ediyor, lamba cininden yardım istiyor, zorlukları aşıp Yasemin’e kavuşuyor.
Ormanda okul başladı; yeni dostlukların, yeni maceraların ve daha çok şey öğrenmenin zamanı geldi. Küçük sincaplar, tilkiler, kirpiler, ayılar ve tüm diğer hayvanlar heyecanla yola koyuldular. Bakalım ilk gün nasıl geçecek?
Orman okulu’nda dersler başladı. İlk günden kaynaşan küçük hayvanlar bugün çok heyecanlı. Çünkü birazdan öğretmenleriyle birlikte taşıtları öğrenmek için şehri gezecekler…
Yasemin çok heyecanlı çünkü babalar günü yaklaştı! Üstelik alacağı hediyeyi çabucak seçti ama bu kez de parası yetmiyordu. Yasemin hemen aklını çalıştırdı ve harika bir çözüm buldu. Yardımlaşma ve dayanışmanın önemi üzerine kurgulanmış yepyeni bir Yasemin hikayesi sizlerle.
Uçarı ve maceraperest kafadarlarımız Ayıcık ile Kaplancık, hayallerinin ülkesi Panama'ya doğru çıktıkları yolun, onları nereye götüreceğinden habersizdirler. Yine de doğru yolda olduklarına dair inançlarını bir an olsun yitirmezler.
Padişah'ın yaşadığı şehrin kıyısında, kuru derenin yamacında, tek odalı kulübesinde anasıyla yoksul bir yaşam süren kahramanımız Keloğlan günün birinde Ak Dede'ye rastladı ve ondan bir kutu aldı. "Sakın ha 'açıl kutum açıl' deme" dediyse de Ak Dede, bizim keleş oğlan durur mu? Açtı kutuyu gördü kötüyü. Halk kahramanımız Keloğlan'ın bu macerasında açgözlülüğün sınırsızlığı usta bir dille anlatılıyor.
Eski zamanlarda, iyiliği çok seven bir nine yaşardı. Bir de onun tam tersi, iyilik yapmaktan hiç hoşlanmayan bir nine vardı. Göğün en yüksek tepelerinde yaşayan ak koç ve kara koç da birlik olup, bu nineye bir ders vermeye karar verdiler. Bakalım nine için ne sürpriz hazırladılar.
Binbir çeşit insan yaşar bu dünyada. İçlerinden biri açgözlü mü açgözlü. Karnı doysa da gözü doymak bilmiyor. Komşusu da Nasreddin Hoca. Masal bu ya, bir ders veriyor Hoca Nasreddin bu açgözlü komşuya.
Karga gün boyu çalışmış ve peyniri hak etmiş. Çıkmış bir dala, peynirini yemeye koyulmuş. Kurnaz bir tilki görmüş onu. "Ne de güzeldir senin sesin" diyerek, karganın şarkı söylemesini istemiş. Karga kanmış tilkiye; açınca ağzını, peynir düşmüş yere. Tilki bir güzel afiyetle yemiş peyniri. Ama karga, "bu iş böyle bitmez" demiş; gitmiş orman mahkemesine, çıkmışlar aslanın karşısına.
sonra ne mi olmuş?
Flynn ve Mia, kayıp uygarlık Atlantis'i ararken kendilerini mitolojik bir serüvenin içinde buluyor.
Deniz Tanrısı Poseidon'un, Yılan saçlı Medusa'nın hikayelerine tanık oluyor... Heyecan dolu, sürükleyici bir yolculuğa hazır mısınız?
Bu hikayede, sadece ünlü müzik dehası Mozart'ın çocukluğundan gençliğine uzanan müzik serüvenini ve müziklerini dinlemeyecek; Mozart'ın ilgi çekici yaşam öyküsünde kendinizden çok şey bulacaksınız.
İşte herkesin tanıdığı bir kahraman: Nasreddin Hoca. Kazanları doğurtan, göllere maya çalan Nasreddin Hoca, bu kez kendini bilmeyenlere haddini bildiriyor.
Haydi tıklayın, Haddini Bil hikayesi kıssadan hissesi ile sizleri bekliyor.
Uyuyamayan bir yediuyur gerçek bir yediuyur değildir!
Minik Yediuyur'un gözüne uyku girmiyor, uyuyamadığını düşündükçe iyice uykusu kaçıyordu. Ormandaki hayvan dostlarıyla her yolu deneyen Minik, bakalım sonunda tatlı uykulara dalmayı başarabilecek mi?
Sırça köşkü olmayan bir ülke olur mu? Onlar da bir sırça köşk yapmaya karar verdiler. Sırça Köşke ellerinde avuçlarındaki her şeyi yedirdiler. Sırça Köşk yükseldikçe onlar yoksullaştı. Ve bir gün geldi...
Nasreddin Hoca şimdi de bir davete katılıyor. Bir de bakıyor ne görsün? Kim ne giydiyse ona göre değer görüyor. Bakalım herkes Nasreddin Hoca'nın giydiği kürkü nasıl buluyor, bu davette bizleri neler neler bekliyor?
Nasreddin Hoca soruyor; Hiç ay bir kovaya hapsedilebilir mi? Hiç göl maya tutar mı?
Ya tutarsa...
Damla'nın en sevdiği şey parkta oyun oynamak. Eve döndüğünde de köpüklü bir banyo yapıp misler gibi kokmak.
Görme, duyma, tatma, koklama, dokunma. Damla beş duyumuzun beşinin de farkına nasıl varıyor
Yuvaya başlarken hiç üzülmek olur mu? Yuva, adı üstünde. Birçok arkadaş ediniriz, türlü oyunlar öğreniriz. Damla da işte bugün başladı yuvaya. Bakalım neler oldu yuvada.
Damla hastalandı. Ama doktora gitmekten çok korkuyordu.
Ah Damla... Hiç doktordan korkulur mu?